30.1.10

TOHUM ve Çekirdek Harekatı

Arıcı Metin'in değerli izleyicileri, internette dolaşan bir maili sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Çekirdek Harekatı
Evde yediğimiz meyve çekirdeklerini kiraz, kaysı, erik, karpuz, kavun vb...sonbahar aylarında (çimlenmesi için yağmurların başlayacağı mevsimlerde) pikniğe, dağa, gezmeye gittiğimiz arazilere toprağa gömüp üzerine de bir miktar su dökersek bunların bir kısmı tutacak ve
doğanın dengesinin korunmasında yarar sağlayacaktır.
Sebzelerde olduğu gibi, yakında meyvelerde de hibrit tohumlar yaygınlaşınca, çekirdekten ağaç yetişme imkânı ortadan kalkacak. Bu nedenle elimizi çabuk tutup ülke sathına ne kadar ekebilirsek o kadar yararlı oluruz. Selam, sevgi ve saygilarimla."
Evet gördüğünüz gibi duyarlı vatandaşlarımız var. Doğamızın korunması yolunda karınca kararınca adımlar atılmaya çalışılıyor. Bundan 5-10 yıl önce de "Tohumla toprağı buluşturma" kampanyası vardı. O zamanda bir vatandaşımız topladığı tohumları dağlara atma çalışması yapıyordu.
TRT'de görevli bir avcı arkadaşımız da ava çıkarken ceplerine tohumları, meyve çekirdeklerini doldurur av boyunca cebindeki tohumları eker gezerdi...
Özetleyecek olursak; tohumun önemini anlamış vatandaşlarımız var ve kendi çaplarında bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.
Devletimiz bu bilince sahip mi? Bundan emin değilim. Niçin mi? Bir yandan 250 bin çeşidi içinde barındıracak bir gen bankası kurmaya çalışıyor, bir yandan da GDO'lu ürünlerin ithalini serbest bırakıyor.. Yüksek verimli diye çiftçimiz kendi kaliteli tohumlarını ekmek yerine bu tohumlara geçince dışa bağımlılık başlıyor. Çünkü; o verimi alabilmek için her yıl tohum ithal etmek zorunda kalıyorsunuz?
GDO'lu ürünlerin geleceğimizi ne şekilde etkileyeceğini bilmiyoruz ama biz arıcıları yavaş yavaş etkilemeye başlayan bir şeyi açıkça görebiliyoruz. Eskiden arıcılar yazın en yüksek verimi ayçiçeğinden alırlardı ve Trakya yöresi gezgin arıcıların son durağı gibiydi. Şimdi arıcı bloglarından okuduğumuz kadarıyla ayçiçeğine giden arıcıların eskisi kadar bal alamadıklarını okumaya başlıyoruz. Buna benzer bir olay da bizim başımıza geldi. 2008 sezonunda Ankara'nın Ayaş ilçesinde zayıf kalan iki kovanımızı ayçiçeği tarlasına götürdük. Bir ay sonra baktığımızda iki kovanımız bir arpa boyu gelişmemişti. Biz de bir daha böyle bir şeye tevessül etmedik.
Şimdi ne oluyor? Tohumlar değişince bal olmuyor... Arıcı bal olmuyor diye çekilince, döllenme olayındaki ana ayak kesilmiş oluyor. Yani arıcılığın en önemli boyutu olan pollinasyon işi aksamaya başlıyor.
O zaman başa dönelim. Bir avuç tohum alın, tane tane inceleyin. Bazıların ağırlığını bile hissedemeyeceksiniz. Halbuki o minicik tohum içinde güçlü bir yaşam enerjisi barındırıyor. Yani yeryüzünde yaşam tohumun varlığına bağlı.
ABD'nin eski dışişleri bakanlarından Henry Kissinger, "gıdayı kontrol eden ülkeyi kontrol eder" derken tarımın temeli sayılabilecek tohumculuğun ülke bağımsızlığıyla ne kadar yakından ilgili olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Ziraat Mühendisi Çağlar Aydın, Bahçesel Forum'da; "Türk çiftçisinin, ıslahçı hakları kanunu ile uluslararası tohumculuk şirketlerinin eline düşürüldüğü" uyarısında bulunuyor.
Özetleyecek olursak, vatandaşımızda, tohumuna sahip olma yönünde bilinç var ama devletimizin aynı bilinçle adım atıp atmadığından emin değiliz...


Hiç yorum yok :