14.2.09

Toprağımıza Sahip Çıkabiliyor muyuz?

Sevgili okurlar....
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün Suudi Arabistan ziyaretinde gündeme gelen konulardan biri; "Suudi Arabistan'ın Türkiye'den toprak kiralayıp buğday ekmesi" idi... Yani Türk toprakları Suudi Arabistan'a kiralanacak.... Suudlar bu topraklarda buğday yetiştirecek ve kendi ülkesine götürecek!...
Gelin o zaman biraz toprak işini konuşalım:
İsrail'in Güneydoğu'da büyük arazi işletmelerine sahip olduğu iddiaları gündemden düşmüyor! Suriye ile aramızdaki mayınlı arazilerin mayından temizlenip tarım alanı haline getirilmesine yönelik projede de İsrail'in adı geçiyor!
Bir yanda; Konya kadar toprağı olmayan (büyük bölümü de denizden çalınan) topraklarda yaptığı tarımla Avrupa'yı doyuran Hollanda; diğer yanda kendi toprağını işleyemediği için topraklarına göz dikilen Türkiye! Size biraz tuhaf gelmiyor mu?
Ne demek istediğimi biraz da başka yoldan anlatmaya çalışayım!
Bulunduğunuz binadan çıkın etrafınıza bakın! Bomboş grileşmiş tepeler..... Her yıl Kıbrıs adası kadar denize akan topraklar..... Veee şimdi tekrar başa dönelim!
Suudi Arabistan, çölde yağmurlama sulama sistemiyle hububat yetiştirmeye çalışıyor. GEO dergisinin geçen yılki bir sayısında verilen bilgiye göre, bu sistemle hububat yetiştirme çalışması sırasında verilen suyun büyük bölümü, bitkilerin köküne ulaşamadan buharlaşıyor... Ayrıca yenilenemeyen yer altı sularının üçte ikilik bölümü şimdiden tükenmiş ve geri kalan su en fazla 20-30 yıl yetecek... Suudi Arabistan Krallığı'nda, su sarfiyatı üzerinde yapılan çalışmanın başlığı da ilginç; "Develer uçamaz, çöller çiçek açamaz"
Bu bilgiden sonra Suudi Arabistan Kralının, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'den toprak kiralama isteğinin sebebi daha iyi anlaşılıyor....
Pekii; yine çölün ortasında 65 yıllık bir devletin, hem de sürekli çatışma ortamında bulunan bir devletin, Türkiye'de dahil onlarca ülkeye tohum ve toprak satmasına ne diyeceksiniz?
Toprağı ve suyu bulunmayan ülkeler böyle çalışırken biz ne yapıyoruz? Elimizdeki toprağa bile sahip çıkamıyoruz!
Dedelerimiz, canlarını vermişler topraklarının düşman çizmesi altında çiğnenmesini engellemişler. Peki biz ne yapıyoruz? Ter döküp sahip çıkmamız gereken topraklara sahip çıkabiliyor muyuz? Toprak ve su kaynaklarımızı koruma bilincine sahip miyiz?
Görünen o ki biz bu işi beceremiyoruz!
Becerebilseydik; Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi'nin "Bir sincabın daldan dala atlayarak İstanbul'dan Tebriz'e kadar gidebildiği" vatanımızı böylesine çoraklaştırmazdık!
Eğer toprağımıza sahip çıkmayı becerebiliyor olsaydık; bu yerel seçimlerde belediye başkan adaylarının rantçılığı ve particiliği yerine su kayıp ve kaçağıyla nasıl mücadele edeceklerini dinliyor olurduk! (Ne de olsa şehir şebekelerinde su kayıp-kaçak oranı yüzde 50'lerde)
Evet sevgili okurlar, gidemediğin yerin vatan olmadığı gibi; sahip çıkamadığın toprağın da, suyun da senin değildir....

Hiç yorum yok :