Arıcılıkla ilgili gelişmeler yakın çağda daha da hız kazanmıştır.
1609’da Butler, balmumunun arının vücudunda pulcuklar halinde geldiğini duyurmuştur.
Jan Swammerdam, 1600’lü yıllarda arı biyolojisi üzerinde çalışmıştır.
François Huber “The Encylopaedia Britannica” adlı eserinde arılara ait ilgi çekici ifadelere yer vermiştir. Huber, 1750-1831) arılarla ilgili çalışmalarını “New Oservations on the Bee” adlı kitabında toplamıştır.
Peter Prokopovyrch, 1814’te ilk, çerçeveli modern kovanı geliştirmiştir. 1857’ye gelindiğinde de Mehring ilk temel petek kalıbını keşfetmiştir.
Modern kovanın babası sayılan Lan
Avrupa’da bu gelişmeler olurken Fransa’da eğitim gören bir Osmanlı aydını ise (ismini maalesef henüz bilemiyoruz) “Fenni Ameli Arıcılık- Osmanlı Arıcılarının El Kitabı”nı basarak bu alanda bilinen ilk adımı atmıştır.
Ziraat Teknikeri Hüseyin İspirli tarafından günümüz Türkçesine çevrilen bu kitap 1912 yılında İstanbul’da basılmıştır. Kitabın yazarı (yani o günkü dilde müellifi) kitabının önsözünde bakın neler söylüyor:
“Osmanlılar hürriyetlerini aldıktan (Meşrutiyetin ilanı 1324 (1908) kastediyor) sonra yüzlerce kitap çıktı. Türlü türlü isimlerle kitapçı camekanlarını doldurdu. Ama her gün çiftçiliğe mahsus, rençberlik bizim canımızdır, ruhumuzdur da bağırdığımız halde bu kadar kitap içinde bir tanecik olsun çiftçiliğe yarar bir kitap çıkarmadı. Buna hepimizin canı sıkılıyor. Çiftçiliğe intisapla iftihar etmekteyim. Bizim faydalı feyzli mesleğimize yarayacak bir çok kitaplar lazım olduğunu düşündüm, çalışdım, çiftçi kitapları yazdım….. Ümid ederim ki vatandaşlarımız memleketimizi yükseltecek olan iş kitaplarına daha ziyade ehemniyet verirler.
İşlerimiz fen dairesinde çoğalır ise biz terakki edeceğiz. O halde yükselmek için boş işleri bırakarak cebimize para koyacak işlere bakalım.. Müellif”
Aslında Osmanlı’nın son dönemleri ile günümüz Türkiyesi arasında fazla bir fark yok galiba!....
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder