26.1.08

Arıcılara ve arı severlere merhaba


Arıcılık neyi nasıl yaptığınızla yakından ilgili...
Dünyada Kovan başına ortalama bal verimi 30 kilogram civarında iken bu Türkiye'de 15 kilo civarında...
Tema Vakfı, Türkiye’nin kovan sayısı bakımından dünyada dördüncü olmasına rağmen bal veriminde aynı sırada olmadığına dikkat çekiyor ve bal veriminin gelişmiş ülkelere göre üçte biri düzeyinde kaldığını bildiriyor.
Arıcılığı bilinçli mi yapıyorsunuz? Yoksa babadan-dededen gördüğünüz şekilde mi? (Tabii bilinçli arıcılık derken, bilinçli hile'den söz etmiyoruz!...) "Babadan-dededen görme" arıcılık derken de yanlış bilgiye dayalı arıcılıktan söz etmeye çalışıyoruz. Örnek vermek istersek; 2006 yılında Ankara'da arı malzemesi satan bir arkadaşın dükkanında geçen sohbetten söz etmemiz gerekir. Yine Ankara çevresinde bir köyde yaşayan arıcı vatandaşımız, kış hazırlığı üzerine sohbete katıldı. Biz kovan başına ikişer kilo kek yaptırmıştık. O bize kekin anlamsız olduğunu, kendilerinin kovanlara kış için "kızarmış tavuk" koyduklarını söyledi.
Tabii ben şaşkınlık içinde kaldım. Çünkü bize arıların et yemediğini, ancak eşek arılarının yavrularını beslemek için ete gittiklerini bu yüzden eşek arısı kapanlarına et konulduğunu anlatmıştı. bunları hatırlattığımda o vatandaşımız ısrarla "Kovanlara birer kızarmış tavuk koyduklarını ve baharda kontrol ettiklerinde hiç bir şek kalmadığını" ısrarla savunmuş ve en az üç nesildir bu uygulamayı sürdürdüklerini söyledi.
Böylesi bir anlayışla dünya ortalamasının yarısında kalmanın bile bir başarı olduğu görülebilir. Böylesi arıcılara bir şey öğretmeniz de verim artışı sağlamanız da mümkün değildir.
Ancak milletimizin bir özelliği vardır. O da gördüğüne inanmak... Böylesi arıcılar için devletin öncülüğü çok önemlidir. Bölgelere yayılmış uygulamalı eğitim...
Uludağ Üniversitesinden Ercan Dülgeroğlu "Belçikalı bir firmanın İnegöl / Tahtaköprü’ye yüzlerce kovan koyarak propolis üretimine başlamasını örnek veriyor. Belçikalıları başkalarının da izleyeceğini" anlatıyor. Peki biz ne yapıyoruz? Çoğu arıcı, doğal antibiyotik olan bu bu propolisi kovandan kazıyıp atıyor.
Polen de öyle. Arılar yavru besleme zamanı (yani çiçeklerin açma zamanı) polen toplar. Yani polen ticari bir metadır ama aynı zamanda yavrular için en kıymetli besin. Kimi arıcılarımız da işin ticari yanına bakar, polen mevsimi polen kapanını kurar ve tüm polenleri toplar, ondan sonra da yavruların gelişiminin yavaşladığından şikayet eder.
Arıcılığı nerede yaptığınız da önemlidir. Profesör Dülgeroğlu, Bursa Orhaneli Termik Santralinin filtresiz çalıştırıldığı dönemde bitkisel örtünün (dolayısıyla arıcılığın) büyük zarar gördüğüne dikkat çekiyor. Kovanlarınız sanayi bölgesinde ise aldığınız balda kalıntı sıkıntısı yaşayabilirsiniz. Bilinçsiz arıcının petekleri korumak için kullandığı naftalin de size kansorejen kalıntı riskini getiriyor. Sağlıklı arıcılık için organik tarım teşvik edilmeli.
Amerika Birleşik Devletlerinde, arıcılık sayesinde tarım ürünleri artışından sağlanan gelirin bal ve bal ürünlerinden elde edilen gelirlerden daha fazla olduğu bildiriliyor. Bu yüzden Amerikalı üreticiler, arıcıların kendi bölgelerine kovan koymaları için üste para verirler.
Bu işin Türkiye'de nasıl olduğunu anlamak için gezgin arıcıların şikayetlerini dinleyin yeter. Ben sadece bir örnek vermek istiyorum. Bundan bir kaç yıl önce, büyük bir ayçiçeği tarlası sahibine, "arazisine niçin kovan koymadığını" sordum... Aldığım cevap; "arıların ayçiçeklerini yediği" oldu. Halbuki Tarım bakanlığı kaynaklarına göre; arılar, ayçiçeği veriminde %35-40 oranında artış sağlıyor.
Bilmem derdimi anlatabildim mi?

Hiç yorum yok :