3.7.17

Küçük Şeyler (arşivimden)


Bugün, memleketi kurtarmaktan, siyasetten, “Büyük işler”den söz etmek istemiyorum.
Nasılsa “herkes” büyük işlerden söz ediyor, büyük konuşuyor. Ancak küçük işler de ihmale gelmez. Sözüm meclisten dışarı, herkes çöpü önemsemediği için rastgele bir yere atar, bir süre sonra memleketi “mok” götürür, o zaman akıllar başa gelir. Siz nasılsa o günleri yaşayarak gördüğünüz için başka bir küçük şeyden söz edeyim. ARILAR!
Her ne kadar ben büyük harflerle yazsam da minicik hayvanlardır. Einstein, arıların yok olması halinde; insanlığın da 4 yıl içinde yok olma noktasına geleceğini söylemiş. Tabii ben Einstein değilim, o kadar büyük laf söyleyemem. Söylesem de ciddiye alınmaz. Ama size küçük küçük bilgiler vereyim.
Bir bal arısı, bir seferde 50-100 çiçeği ziyaret ederek polen toplar. Güçlü bir koloni, bulunulan bölgenin bitki yapısına göre 30-40 kilograma kadar polen toplayabilir.
Yine arıların bir kilogram bal yapabilmesi için; 40 bin arının 6 milyon çiçeği ziyaret etmesi gerekmektedir. Yani sizin anlıyacağınız, arılar küçük mucizelerdir.
Küçük mucize arıların en bilindik ürünü bal, besleyici, sağlık kazandırıcı bir gıda maddesidir. Biyolojik zayıflığı ortadan kaldırır, stresi azaltır, iştahı açar, (Tüketim şekline göre; kilo aldırır veya kilo verdirir), mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelir.
Son zamanlarda öğrendiğimiz polen, gördüğünüz, görebileceğiniz en iyi bitkisel proteindir. 35 gram polende, iki kilogram kırmızı ette bulunan protein kadar protein vardır. Bir çok hastalığın tedavisinde kullanılır.
Son zamanlarda kendisinden sıkça sözü edilen bir arı ürünü de arı sütüdür. Arı sütünün yararını anlatmak için şu basit kıyaslama yeterlidir zannederim. Kovanda görev yapan işçi arının ömrü, bal sezonunda ortalama 45 gün iken, sadece arı sütü ile beslenen ana arının ömrü 6 yıla kadar çıkabilmektedir.
Arıların en değerli ürünlerinden biri de propolis’tir. Eski Yunanca’da (kentin koruyucusu) anlamına gelen propolis, arılar tarafından bazı bitkilerin filiz ve tomurcuklarından toplanır. Reçine gibi yapışkan olan bu madde kovan için en hayati üründür. Antibakteriyel, anti mikrobiyal, anti fungal… vb özelliklere sahip propolis için Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Orhan Değer, “Balın değerini 1 olarak kabul edersek, polenin değeri 2,5, propolisin değeri 10’dur” demektedir.
Arı’nın zehirinin de şifa kaynağı olduğunu hatırlatmak isterim.
Pekii, bu küçük mucizeler hakkında anlattıklarım sizce yeterli mi?
Hayır, daha yeni başladık diyebilirim. Arıların en büyük yararı, bitkisel üretimde sağladığı artış alanındadır. Bu konuya devam etmeden önce sizlerle kısa bir alıntı paylaşayım;
Arilarin yararları bununla da bitmez, bitkisel üretimde çiçekten çiçeğe dolaştıkları  için tozlaşmayı (bitkilerin döllenmesini) arttırırlar. Örneğin sebze ve meyve üretiminde verimi 4-5 katına çıkartırlar. Yapılan araştırmalarda arıların bitkisel üretime katkılarının bal ve balmumu üretiminden elde edilen gelir toplamından 143 kat daha fazla olduğu sonucu çıkmıştır. Arıların bitkisel üretime yaptıkları katkılar sebebiyle ABD, Kanada ve Avustralya'da plantasyon alanlarında ari kolonilerinin kiralandığı ve pek çok arıcının bu yolla arıcılıktan elde ettiğine yakın gelir sağladığı da bilinmektedir.” (Türkiye’de 1966-1986 yılları arasında Arıcılığa genel Bakış, sa:6, Araş. Gör. Harun Tunçel, AÜ Basımevi, Ankara, 1992)
Tarım Bakanlığı verilerine göre; arının girdiği alanda, ayçiçeğinde tane doluluk oranı en az yüzde 40 artmaktadır. Kiraz ve badem bahçelerinde arının olmadığı ortamda meyve tutum oranı yüzde 7-8’lerde kalırken, arının girdiği bahçelerde meyve tutum oranı yüzde 90’ı geçmektedir. ABD’de yapılan araştırmalarda, Arı ürünlerinden elde edilen gelirin toplamının 10 katı gelir, tarımsal üretim artışı ile sağlanmaktadır.
Buraya kadar anlattıklarım, küçük mucize dediğim arıların bizler için yapabilecekleridir. Ancak gerçekten yapabiliyorlar mı? dediğiniz zaman, arılardan çok kendimiz için üzücü haberler vermek zorundayım.
Olayın birinci boyutu, tarım ilaçları ve ilaçlaması. Örneğin ayçiçeğinde GDO’lu ürünler piyasayı sarınca, GDO’lu tohumla yetiştiricilik yapmaya başlanınca, arılardan randıman alamıyoruz. GDO, bizim için ne kadar zararlıysa; arılar için de o kadar zararlı. 2014 yazında Trakya’da binlerce koloni arı öldü. Sebebi mi, ilaçlı tohumlar. Tohumlara zarar gelmesin diye kontakt ilaçlama yapılmış tohumların yetişmesinin ardından ayçiçeği tarlasına giren arılar zehirlenip telef oluyorlar. Düşünün, tohumdaki zehir, ayçiçeğine geçiyor. Aslında bu, bizim için de kara haber. Arılar, küçük olduğu için zehirden daha çabuk etkileniyor ama aynı zehiri, bizim de aldığımızı düşünürseniz durumun vahametini anlarsınız.
Olayın bir de arıcı boyutu var. Arıcının emeğinin karşılığını alamaması, arıcıyı yanlış uygulamalara yöneltiyor. Arıya, şeker şurubu ya da glukoz şurubu vererek üretimi arttırmaya çalışmaları, insan sağlığı açısından zararlı sonuçlara neden oluyor.
Tarımsal üretimde, hormon yerine arının kullanılması bizleri hem zehirden koruyacak, hem de sağlıklı bol üretim imkanı sağlayacaktır. Pekii bu konuda mevzuat ne diyor?

Bakın, küçük şeyleri anlatalım dedim ama sonuçta, ülkemizdeki tarımsal üretime ve insan sağlığına geldik…. Daha sağlıklı nesiller yetiştirebilmek için küçük şeylere de dikkat etmemiz gerekiyor galiba.

Hiç yorum yok :